Ölüm, gerçek olandır. Geriye dönüp bakamadığın an, işte o an ölmüşsündür. Peki hayatın içinde ölüm varsa, insan ne için yaşar? Çoğu kez başkaları için. Başkalarının istediği gibi. Başkalaşır. Değiştirilmek ister. Kişiliği kimliği çoğu zaman esir edilir. Ya sevgi ile acı içinde ya da zorla. Sevildiğini zannederek ya da sevdiğini. İşte o an yaşayan bir ölüsündür. Peki eğer ölümlü isek neden değişime izin veriyor ve kendimiz olamıyoruz? Ya da öleceğimizi bilerek şu an yapmak istemediğimiz kadar çok şey yapıyoruz? Neden? (idk)
28 Kasım 2011 Pazartesi
Birkaç satır…
Ölüm, gerçek olandır. Geriye dönüp bakamadığın an, işte o an ölmüşsündür. Peki hayatın içinde ölüm varsa, insan ne için yaşar? Çoğu kez başkaları için. Başkalarının istediği gibi. Başkalaşır. Değiştirilmek ister. Kişiliği kimliği çoğu zaman esir edilir. Ya sevgi ile acı içinde ya da zorla. Sevildiğini zannederek ya da sevdiğini. İşte o an yaşayan bir ölüsündür. Peki eğer ölümlü isek neden değişime izin veriyor ve kendimiz olamıyoruz? Ya da öleceğimizi bilerek şu an yapmak istemediğimiz kadar çok şey yapıyoruz? Neden? (idk)
Bir cümle…
En pişman olduğum şey; pişman olacağım diye yapamadıklarım ve dokunamadıklarımdır. (William Shakespeare)
26 Kasım 2011 Cumartesi
Birkaç satır…
Deniz
yolculuğunda, tekne demir atınca; sen de su taşımak için karaya çıkınca, yolda
giderken başka birşey de yapabilir, diyelim, midye toplayabilir ya da kalamar
yakalayabilirsin; ama, gözünü sürekli geminin üstünde tutmalı, hep dönüp dönüp
bakmalısın, acaba dümenci seni çağırıyor mu diye. Çağırınca da, başka herşeyi hemen
olduğu gibi bırakıp koşmalısın, ki tekneye, koyunlar gibi, ayakların bağlı
atılmayasın.
Yaşamda da
böyledir.
Epiktetos
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)